"ART: experimental bases for improving outcomes for the benefit of patients" toplantısı; röportaj. Rekor sayıda katılımın en önemli nedeni bu kongre içeriğinin diğerlerinden çok farklı olması idi...
Mart 2010
Serono Symposia International Foundation (SSIF) tarafından 19 – 20 Şubat 2010’da düzenlenen “ART: experimental bases for improving outcomes for the benefit of patients” konulu toplantıyla ilgili Prof. Dr. Semra Kahraman sorularımızı yanıtladı:
Serono Symposia International Foundation (SSIF) kar amacı gütmeyen, araştırmacılar, klinisyenler, hemşire ve eczacılar ve diğer sağlık çalışanları için sürekli eğitimi amaçlayan global bir organizasyondur. Bu organizasyonun en önemli amacı klinik ve araştırmaya dayalı güncel bilgilerin ve çalışmaların hasta yararına nasıl kullanılacağını ve geliştirileceğini hedef kitleye yani ilgili sağlık çalışanlarına sunmaktadır.
SSIF bu amaçla son 40 yıldır uluslararası global organizasyonlar düzenlemektedir. Bu güne kadar 1000’den fazla uluslararası bilimsel toplantı düzenlenmiş ve 300’den fazla proceeding yayınlanmıştır.
Böylesine saygın ve tıp bilimine büyük bilimsel katkıları olan uluslararası toplantı organizasyonları yapan SSIF’ın, 2010 yılında üreme sağlığı konusunda İstanbul’da bir sempozyum düzenleme kararı bizim camiamızda büyük bir memnuniyetle karşılandı. SSIF’in bu yıl “ART: experimental bases for improving outcomes for the benefit of patients” başlıklı bu sempozyumu ülkemizde düzenleme kararı, ART uygulamalarında ülke olarak yapmakta olduğumuz başarılı çalışmalarımızdan kaynaklanmıştır.
SSIF’ın Üreme Sağlığı alanında şimdiye kadar düzenlediği en kalabalık sempozyumdu. 350’den fazla katılım oldu. SSIF, düzenlediği diğer toplantılarda katılımcı sayısını ortalama 100 – 120 ile kısıtlıyordu. Ancak 150 kişi dünyanın farklı bölgelerinden bu toplantı için ülkemize geldi. 200’den fazlada Türk katılımcı mevcuttu, aslında Türkiye’den talep o kadar büyüktü ki, biz sayıyı Üreme tıbbı ile ilgili çalışan 200 kişi ile kısıtlamak zorunda kaldık. Toplamda oluşan katılımcı sayısı şimdiye kadar düzenlenmiş SSIF toplantıları için bir rekordu, yabancı katılımcılar ve konuşmacılar bu durumdan çok etkilendiklerini belirttiler.
Rekor sayıda katılımın en önemli nedeni bu kongre içeriğinin diğerlerinden çok farklı olması idi. ART’de follikül gelişiminden, embriyo implantasyonuna kadar geçen süreçteki olaylar moleküler düzeyde tartışıldı. Gen expresyonlarının endometrial reseptiviteyi nasıl etkilediğinden, embriyo invazyonuna, granüloza hücrelerinin gen expresyonu ve fonksiyonlarına kadar çok geniş bir yelpaze de orijinal çalışmalar sunuldu. Ayrıca, üreme tıbbında giderek üzerinde daha çok araştırma yapılan genomics, metabolomics ve proteomicsler de bu sempozyumda tartışılan konular arasında idi.
Birçok meslektaşım, SSIF sempozyumunun Üreme Sağlığı alanında şimdiye kadar katıldıkları en bilimsel ve en iyi organize edilmiş kongre olduğunu belirttiler.
Klinisyenler dışında çok sayıda embriyolog, biyolog ve üreme genetiği ile ilgilenen moleküler biyologlardan da aynı geri bildirimler geldi. Bu sempozyumda sunulan konular ile katılımcılarda yeni ufukların açıldığını söyleyebilirim. Araştırmaların ağırlıklı olarak moleküler düzeyde olması gerekliliği ve üreme tıbbında henüz açıklanamamış birçok konunun bu tekniklerle aydınlanabileceği çalışmalarla açıkça ortaya konulmuştur. Katılımcılar hangi genlerin hangi durumlarda exprese olduğu ve bu genlerin fonksiyonlarının araştırılması ile implantasyon sürecinin daha iyi anlaşılabileceği, ovaryen hiperstimulasyon için kullanılan ilaçlar ve bunların moleküler düzeydeki etkileri yönünden çok önemli bilgiler edindiklerini bildirdiler.
SSIF sempozyumu süresince beni en çok etkileyen şey, sempozyumun çok yüksek bilimsel içeriği yanında çok iyi organize edilmiş bir organizasyon olması idi. Yabancı katılımcılar yanında Türkiye’den katılan arkadaşlarımız da sempozyum süresince çok iyi sorular yönelttiler ve katkıları ile sempozyumu zenginleştirdiler.
Bu sempozyumun bana göre en önemli mesajı, Üreme Tıbbında henüz açıklanamamış birçok sorunun cevabını genetik ve moleküler tıp çalışmaları ile alabileceğimiz ve Ülke olarak bu çalışmaları dünyanın gerisinde kalmadan başlatmamız gerçeği idi.
Tekrar eden implantasyon başarısızlığı ve altında yatan mekanizmalar, hangi embriyoların implante olacağının moleküler olarak belirlenebilmesi, hangi genlerin hangi durumlarda exprese edildiği, bunların implantasyon üzerindeki etkileri, follikül gelişiminde granüloza hücrelerinin moleküler boyutu gibi birçok yeni ve araştırmaya açık konu var. Çalışmalarımızı bu alanda arttırmamız gerekiyor.
Ceren Erdem
Medya ve İletişim