Preimplantasyon Genetik Tanı Hakkında Merak Edilenler

Günümüzde genetik hastalıklar gebelik sırasında veya doğumdan sonra tanımlanabilmektedir. Ancak bebekteki muhtemel genetik hastalıklar ultrasonografi, NIPT, amniosentez gibi yöntemler ile gebeliğin ancak üçüncü veya dördüncü ayında belirlenebilmekte ve ciddi bir anormallik saptanması durumunda gebelik ilerlemiş dönemde sonlandırılmaktadır. Bu durum anne ve baba adayını psikolojik ve fiziksel olarak çok olumsuz etkilemektedir.Son yıllarda genetik bilimindeki gelişmeler henüz gebelik oluşmadan, tüp bebek yöntemleriyle laboratuvar ortamında geliştirilen embriyolar üzerinde genetik inceleme yapılmasına ve seçilmiş olan sağlıklı embriyoların anne adayının rahimine yerleştirilmesine imkan tanımaktadır. Bu yönteme gebelik öncesi genetik tanı (Preimplantasyon Genetik Tanı-PGT) adı verilmektedir.

Preimplantasyon genetik tanı (PGT) uygulamasında trofoektoderm biyopsi yöntemi nedir?


İVF yöntemi ile oluşturulan embriyolar anne rahmine yerleştirilmeden önce genetik açıdan incelenebilir. Böylece sağlıklı embriyonun seçimi gerçekleştirilir. PGT işleminde kromozomal bozuklukların belirlenmesi, genetik hastalıkların tanımlanması ya da HLA uyumlu embriyonun seçimi amacıyla embriyo gelişiminin 5. veya 6. günlerinde uygulanan biyopsi işlemi ile alınan hücreler genetik laboratuarında uygun teknik ile analiz edilirler. Laboratuvarda uygun kültür ortamında 5. günde blastosist aşamasına gelen embriyolara PGT amacıyla biyopsi işlemi uygulanmaktadır. Blastosist aşamasındaki embriyonun trofoektoderm hücrelerinden plasenta, iç hücre kitlesinden ise fetüs (bebek) gelişmektedir. Blastosist aşamasında embriyonun toplam hücre sayısı yaklaşık 60-125’dir. Blastosist biyopsisinde yalnızca trofektoderm hücrelerinden 5–10 hücre alınarak, iç hücre kitlesine dokunulmaz. Embriyo gelişiminin 3. gününde embriyonun dış zarına (zona pellucida) lazer ışınları gönderilerek küçük bir açıklık oluşturulur. 5. veya 6. günde açılan açıklıktan mikro düzeyde ince cam biyopsi pipetiyle 5–10 trofektoderm hücresi blastosistten biyopsi yolu ile ayrıştırılır. Biyopsi ile alınan hücre sayısı yüksek olduğu için genetik incelemede tanı koyma başarısı artar.

Trofektoderm biyopsisi embriyoya zarar verir mi?
Günümüzde biyopsi işlemi için son derece gelişmiş teknikler uygulanmaktadır. Ayrıca biyopsi nedeniyle embriyonun dış katmanından bir kaç hücre alınması embriyonun ileri gelişmesini etkilememektedir. Sonuçlar biyopsi işlemi sonrası embriyonun canlılığını devam ettirme oranının % 100'e yakın olduğunu göstermektedir. Trofektoderm biyopsi işleminin embriyoda anormalliklere neden olabildiği konusunda herhangi bir kanıt yoktur. Mevcut veriler, IVF ve PGT bebekleri arasında konjenital doğum kusurları açısından anlamlı bir fark olmadığını göstermektedir.

Genetik tanı amacıyla yapılan PGT işlemi embriyoda hangi dönemde biyopsi yapıldığına göre zararlı veya zararsız olabilir. Eğer PGT işlemi embriyo gelişiminin 3. gününde yapılırsa henüz bölünme dönemindeki bir embriyo bu işlemden zarar görebilir ve bu embriyoların tutunma şansı %30 oranında azalabilir. Bu nedenle son yıllarda embriyo biyopsisi gelişimin 5. gününde yani blastosist döneminde yapılmaktadır. Böylece farklılaşmış bir embriyoda bebeği oluşturacak hücrelere hiç zarar vermeden trofektoderm hücreleri örneklenir. Bu dönemde biyopsi yapmanın bir diğer avantajı ise çok sayıda hücre örneği alınarak tanıda yanılma payının azaltılmasıdır.

Preimplantayon Genetik Tanı (PGT) Kimlere Önerilmektedir?

Tüp bebek programına alınan her çiftte embriyoların genetik olarak incelenmesine gerek duyulmamakta, buna karşın belirli özelliklere ve risklere sahip olan çiftlerde bu inceleme önerilmektedir. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir:

1) 38 yaş ve üzerindeki kadınlarda kromozomal anomalileri (aneuploidiler) ekarte etmek amacıyla,
2) Anomalili fetüs öyküsü olan çiftlerde kromozomal bozukluktan şüphelenildiğinde,
3) Anne veya baba adayı kromozomal bozukluk taşıyıcısı (translokasyon, inversiyon, delesyon) olduğu gibi durumlarda yapılmaktadır.
4) Tekrarlayan gebelik kayıpları olan ve nedeni ortaya konulamadığı vakalarda
5) Tek gen hastalıklarında (Kistik Fibrozis, Talasemi, Fanconi anemisi, Hungtington hastalığı..)
6) İVF tedavisi ile elde edilen tüm embriyolar sağlıklı olmayabilir. Çiftler bu embriyolardan sağlıklı olanı seçip transfer edilmesini yani embriyo seçim tekniği olarak PGT yapılmasını tercih edebilirler, böylece daha kısa sürede canlı doğuma ulaşıp, sağlıksız embriyoların transfer edilmesine bağlı düşük ve kürtaj yaşamamış olurlar.

PGT hangi hasta grubunda başarılıdır?
PGT, 38 yaş ve üzeri normal ya da yüksek yumurtalık rezervine sahip hastalarda yüksek başarı oranı ile sonuçlanmaktadır. Yaş faktörü (43 ve üzeri) bulunan veya taranacak embriyo sayısı çok kısıtlı olan vakalarda genetik tarama sonrasında embriyoların tamamında kromozomal anormallik tespit edilebilir. Bu durumda transfere uygun embriyo olmayacaktır.

Düşük Yumurtalık Rezervi Olan Vakalarda PGT Faydalı mı?
Bu vakalarda, embriyo gelişiminin 5.-6. gününde iyi kalitede ve az blastosist gelişmiş ise olguların yaşını ve daha önceki tedavi sonuçlarını değerlendiriyoruz. 38 yaş ve üzeri olgular veya daha önce tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan bu olgularda embriyo sayısı az olsa da PGT öneriyoruz. Düşük rezervli olgularda kromozomal açıdan normal (öploid) bulunan embriyo transferi ile yüksek başarı elde edilmektedir. Ancak, bu olgulardaki asıl sorun taranacak embriyo sayısının az olması nedeni ile normal embriyo bulma şansının düşük olduğu bilgisi çiftlerle paylaşılarak karar kendilerine bırakılmaktadır.

Preimplantasyon Genetik Tanının Avantajları Nelerdir?

1) Ailelerin sağlıklı çocuk sahibi olmalarını sağlamaktadır.
2) Kromozomal bozukluğu olan embriyoların transfer edilmesini engelleyip düşük ve kürtaj oranlarını azaltarak aileyi gebelik sonlandırılmasına bağlı tıbbi ve psikolojik travmalardan korunmaktadır.
3) Talasemi gibi hastalıklarda doku tiplemesi ile doğacak olan bebek ailenin hasta çocukları için tedavi imkanı sağlamaktadır.
4) Gebelik öncesi tanı; hasta kişilerin yaşam boyu karşılaştıkları sağlık problemleri, hastalıkların tedavisindeki güçlükler ve yüksek tedavi maliyetleri ile karşılaştırıldığında çok daha faydalı ve ucuz bir tanı yöntemidir.


 

PGT Sonucu Ne Kadar Zamanda Çıkar?
Sonuçlarının çalışılması ve raporlanması ortalama ortalama 14 gün almaktadır. Bu nedenle bu süreçte embriyolar hızlı dondurma sistemi vitrifikasyon yöntemi ile dondurulmaktadır.