Kanser tedavilerindeki cerrahi, tıbbi ve teknolojik gelişmeler artan sağkalım oranları ile birlikte, yaşam, kalitesinde iyileşmeye de yol açmakta ve fertilitenin (üreme fonksiyonlarının) devamlılığının sağlanması giderek daha büyük önem kazanmaktadır.

 

Haziran 2009

Kanser tedavilerindeki cerrahi, tıbbi ve teknolojik gelişmeler artan sağkalım oranları ile birlikte, yaşam, kalitesinde iyileşmeye de yol açmakta ve fertilitenin (üreme fonksiyonlarının) devamlılığının sağlanması giderek daha büyük önem kazanmaktadır. A.B.D.'de 2001 yılında 625.000 kadına farklı ilerlemiş kanser tanısı konmuştur ve bu kadınların ortalama %8’i 40 yaşın altındadır ve her yıl 4000 kız çocuğu potansiyel olarak kısırlığa neden olabilen kemoterapi (ilaç tedavisi) ve / veya radyoterapiye yani (ışın tedavisine) maruz kalmaktadır.

Onkologların tedaviye başlayacakları hastalarında yumurtalık kapasitesini ve gelecekteki fertilitelerinin korunmasını dikkate almaları gerekmektedir. Tüp bebek uzmanı, jinekolojik onkolog ve medikal onkologların hastaları birlikte değerlendirmeleri, verilecek kemoterapi ve radyoterapi dozları tartışılmalısı ve bu dozların oluşturacağı olası yumurtalık hasar riskleri yönünden, üremeyi koruyucu yöntemlerin hastaya anlatılması günümüzde kabul edilen uygun yaklaşım şeklidir.

Günümüzde kanser tedavisi; konservatif cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve allogenik kemik iliği transplantasyonundan (KİT) oluşmaktadır. Bu güncel tedavi yöntemleri ile bazı kanserlerde kür oranları %90’ı geçmiştir, ancak agresif radyoterapi, kemoterapi tedavi protokolleri sonrası kadın fertilitesini korumak için etkili klinik yöntemler oldukça azdır. Radyasyon veya kemoterapinin yumurtalıklar üzerine etkileri ilerleyici ve dönüşümsüzdür, tedaviler sonrası amenore (adetten kesilme) ve infertilite problemleri sıklıkla karşılaşılan sorunlardır. Özellikle alkilleyici ajanlar ve ionizan radyasyon kullanımı prematür over yetmezliğine (erken menapoz) yol açabilmektedir.
 

Radyoterapi

RT rejimleri hem yumurtalıkları, hem de uterus fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu olumsuz etkiler kadın yaşının ilerlemesi ile daha belirgin olmakta ve daha küçük dozlarda dahi yumurtalık yetmezliğine yol açabilmektedir. Örneğin, kök hücre transplantasyonu (KHT) öncesinde uygulanan total vücut irradyasyonu kadında %90’dan fazla kalıcı yumurtalık yetmezliğine yol açmakta, gebelik şansını %3’ün altına düşürmektedir.

.
30 Gy toplam doz alan 19 hastanın 12’sinde over yetmezliği gelişmiştir


 

KT yumurtalıklarda hasara yol açarak yumurta sayısını azaltır. Kemik iliği veya kök hücre transplantasyonu öncesinde kullanılan yüksek dozda KT ve /veya RT malesef neredeyse tüm hastalarda prematür over yetmezliğine (erken menapoza) yol açmaktadır.

Kemoterapötik ajanın tipi, dozları, tedavi süresi ve hasta yaşı kemoterapinin yumurtalıklar üzerine zararlı etkilerini belirlemektedir. Özellikle alkilleyici ajanlar (busulfan, carboplatin, klorambusil, sisplatin, siklofosfamid gibi) çok toksiktir ve erken menapoz riskini 9 kat arttırır. Bu ilaçlar içerisinde en zararlı olanı maalesef çokta sıklıkla kullanılan siklofosfamiddir.
 

Fertilite koruyucu yöntemler

Kanser saptanan kadınlarda fertiliteyi korumada günümüzde uygulanan ve gelecekte uygulanabilecek stratejiler şunlardır:

  1. Embriyo dondurulması
  2. Yumurtaların daha sonra kullanılmak üzere dondurularak saklanması
  3. Dondurulmuş bir kısım yumurtalık dokusunun veya tüm yumurtalığın gelecekte transplantasyon için saklanması
  4. Dondurulmuş yumurtalık dokusunun veya tek tek yumurtaların in vitro büyüme (vücut dışında olgunlaştırma) için saklanması
  5. Radyoterapi öncesi yumurtalıkların ışınlanma alanı dışına yerleştirilmesi (Ovaryan transpozisyon operasyonları)
  6. GnRH analogları gibi ilaçlarla hormonal korunma
  7. Antiapopitotik (Hücre ölümünü engelleyen) sfingozin-1-fosfat gibi ajanlarla farmakolojik korunma
  8. Rahimi olmayan veya işlev görmeyen hastalarda rahim transplantasyonu

 

Kanser tedavileri sonrasında doğurganlığın korunabilmesi amacı ile uygulanan bu farklı alternatiflerin birçoğu günümüzde halen deneysel yöntemler olarak olarak kabul edilmektedir ve fertilitenin yeniden düzeleceğini garanti edemez.

Embriyo dondurulması

Herhangi bir kanser tedavisi öncesinde, yapılacak bir tüp bebek tedavisi ve sonrasında elde edilen embriyoların dondurularak saklanması, günümüzde, bu hastaların daha sonraki dönemlerde doğurganlığını sağlamada en geçerli yöntemdir. Bu yöntemle, daha sonra bu embriyoların çözülerek transfer edilmesi %30 – 40 civarında gebelik şansı sağlayabilmektedir.

Ancak bu en geçerli metodun uygulanabilmesi için hastanın üreme çağında olması, ve bir erkek partnerinin bulunması gerekmektedir. Aynı zamanda, kanser tanısı almış bir kadında kanser tedavilerinin biran önce başlama zorunluluğu, bize her zaman bir tüp bebek uygulaması için yeterli zamanı tanımamaktadır.

Over doku kriyoprezervasyonu ve tranplantasyonu

En sık uygulanan yaklaşım tedaviden önce hastadan laparoskopik (karın açılmadan) yöntem ile alınan ve dondurulan yumurtalık dokusunun parçalar halinde re-implantasyonudur (tekrar vücuda yerleştirilmesi). Hastanın tedavisi bittikten ve iyileşme sağlandıktan sonra bu doku çözülerek hastaya transplante edilir.

Ortotopik ovaryan doku transplantında bu doku kesitleri çözüldükten sonra bir paket şeklinde aynı veya karşı taraf yumurtalık bölgesine, yani anatomik yerine yerleştirilir, böylece doğal yolla hamilelik şansı olabilir. Yumurtalık dokusunun heterotopik transplantasyonunda ise alınan doku, önkol ve karın duvarı gibi başka bölgelere yerleştirilir. Heterotopik transplantasyonun avantajı daha az invaziv cerrahi gerektirmesidir, genel anestezi gerektirmez, iyileşme hızlıdır, ancak yumurta takibi zordur ve doğal gebelik şansı yoktur, ayrıca heterotopik transplantasyon ile şimdiye kadar gebelik bildirilmemiştir.

Yumurtalık dokusunun dondurularak saklanması klinik teknikler içinde özellikle ergenlik öncesi dönemde yumurtalık fonksiyonların korunmasını sağlamada ümit verici olmuştur. İşlem için partnere ihtiyaç yoktur.

Bu işlem üreme ve hormonal fonksiyonların yeniden başlamasını sağlayabilmektedir. Özellikle çocukluk çağı kanserlerinde uygun tedavi alternatifi olabilir. Ancak cerrahi işlem gerektirmesi ve başarı şansının halen düşük olması ise dezavantajlarıdır. Ayrıca 35 yaş üstü, yumurtalık rezervinin doğal olarak düşük olduğunu bildiğimiz kadınlarda yararlı olmadığı düşünülmektedir.

Over Dokusunun Laparoskopik yöntemle çıkarılması
 


 

 



Yumurtaların Dondurularak Saklanması (Oosit kriyopreservasyonu)

Kadın fertilitesini korumada yumurtaların dondurularak saklanması diğer bir yöntemdir. Cerrahi gerektirmemesi ve iyi bilinen stimulasyon protokolleri nedeniyle cazip olmakla birlike, maalesef kanser hastalığına yakalanan birçok hastanın tedavileri öncesi tüp bebek tedavileri için vakitleri olamamaktadır. Ayrıca bu oositlerin çözülmesi sonrası döllenme ve embriyo transferi ile elde edilen gebelik oranları taze yumurtalarla yapılan tüp bebek tedavilerine oranla daha düşüktür.

Ancak yapılan bazı çalışmalar, geliştirilen yeni dondurma tekniklerinin örneğin hızlı dondurma (vitrifikasyon) tekniklerinin kullanımı ile çözme sonrası yumurta sağkalımı, döllenme ve gebelik oranlarına ilişkin daha iyi sonuçlar bildirilmiştir. Bu nedenle de yumurtaların dondurulmasına yeniden ilgi duyulmaya başlanmıştır.

Vitrifikasyon tekniği ile dondurup çözülen yumurtaların kullanımı ile döllenme oranlarının %70'lerin üzerine, gebelik oranlarının ise %20'lerin üzerine çıkılabildiğini gösteren çalışmalar yapılmıştır. Dondurulmuş çözülmüş yumurtalar ile elde edilen gebelikler ve sonrası doğan çocukların takiplerinde; gebelik haftaları, ortalama doğum kiloları ve kromozom analizlerinde herhangi bir sorun saptanmamıştır.

 



Olgunlaşmamış yumurtaların vücut dışında büyütülmesi ve olgunlaştırılması

Anne karnında ve erişkin insan yumurtalığında bulunan yumurtaların büyük bir kısmı olgunlaşmamış durumdadır. Bundan dolayı olgunlaşmamış yumurtalar yoğun olarak bulunur. Ancak, büyümeleri ve döllenmeleri için bu şekilde elde edilmiş yumurtaların vücut dışında olgunlaştırılmaları (IVM) gerekmektedir. Bu yöntemin klasik tüp bebek yöntemlerine göre avantajları düzenli adet gören kadınlarda hormonal baskılama veya hormonal enjeksiyonlar gerektirmemesi, böylece yan etki ve rahatsızlığı en aza indirmesi ve stresin azalmasıdır. Ancak bu yumurtaların vücut dışında büyütülmeleri ve olgunlaştırılmaları kolay değildir.

Olgunlaşmamış yumurtaların vücut dışında büyütülmeleri (IVM) ile 300 den fazla sağlıklı bebek dünyaya gelmiştir. Takiplerde gebelik, doğum ve bebek sağlığı ile ilgili bir sorun bildirilmemiştir. Tüp bebek tedavisinde küçük yumurtaların toplanması ve in vitro yumurta matürasyonu önemli yapı taşlarından biri olmaya başlamıştır ve özellikle polikistik over hastalığı olan kadınlarda daha iyi bir seçenek olmaktadır. IVM’in çocuk sağlığı ve gelişimi üzerine olan uzun dönemdeki muhtemel etkileri için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

Daha detaylı bilgi için;
info@tupbebek-genetik.com adresine mail atabilirsiniz.